Mükemmel bir vücut, çekici bakışlar ve inanılmaz bir fiziğe çarptı gözleri. Tahta bir taburenin üzerinde, bacaklarını öne doğru uzatmış oturan bir kadını fark etti. Beline kadar inen simsiyah dağınık saçları; esmer tenini daha da belli eden ve sanki üzerinden çıkarmıyormuşçasına sık girdiği, önden düğmeli, yakası omzundan kayan, şile bezinden, beyaz mini elbisesiyle aztekleri andıran genç kadın, güneş ışınlarının çarpmasıyla parıldayan kahverengi gözleriyle sanki hiç evcilleşmemiş gibi yırtıcı bir edayla bakıyordu. Kafasını hemen kadından alarak önüne çevirdi. Saniyeler ilerledikçe akmaya devam eden kalabalık, oldukça artmıştı. Kalabalıktan hoşlanmayan genç adam, bir an önce sessiz ve yalnız kalabileceği bir yere gitmek için can atıyordu. Kalabalığın arasından gelen şiddetli bir esinti, gözlerinin önüne gelen kahverengi saçlarını savuşturmaya yetmişti. Sonbahar’ın yaklaşmasıyla soğuyan havaya şaşırmıyordu. Hatta böyle havaları oldukça seviyordu. Rahatlatıcı ve huzur dolu.
Etrafına bakmaya devam eden genç büyücü, kafasına aldığı darbeyle sarsıldı. Kafasının küçük bir bölümünden yayılmaya başlayan acı, şimdi biraz daha geniş bir alana etki ediyordu. Buz mavisi gözlerini kaldırarak kafasına neyin çarptığını anlamaya çalıştı. İstemsiz olarak sol eli, kafasına gitmişti. Ovuşturmaya devam ederken karşıdan sırıtan beyaz tenli, uçuşan kızıl saçlarıyla Amaranth göründü. Onun tanıdık çehresine bakarken geçirdikleri anlar gözlerinin önüne geldi bir anda. Ona doğru yaklaşan genç cadı, bir şeyler söylemişti. Sesinde, pişmanlıktan uzaktan yakından alakası yoktu. Bu, Jason’ı oldukça çıldırtıyordu. Kendisine karşı böyle konuşulmasından hoşlanmayan genç adam, suratını düşürdü. Buz mavisi gözlerini onun üzerinde tutarak ne söyleyeceğini düşünmeye başladı. Birkaç saniyelik duraksamanın ardından, dudaklarından sözcükler süzülmeye başladı. “Eminim öyledir, Amaranthiné . Bir dahaki sefere ne düşürmeyi planlıyorsun? Kazan falan mı?” Ses tonundaki alaycı tavır bariz bir şekilde belli oluyordu. Kafasına çarpan o çantadan sonra gerçekten iyi miydi? Düşünebildiğine göre, evet. Serin havayı ciğerlerine doldurarak, yanına gelen aynı yaşta olduğu kızı süzmeye başladı. Güneş ışınları, kızın beyaz tenine çarptığında yansıyarak genç büyücünün buz mavisi gözlerine ilişiyordu. İnce parmaklarını başının arkasında götürerek uzun, kahverengi saçlarının arasına geçirdi. Biraz yukarıya çekerek elinin, kendi saçlarının arasında kaymasını sağladı.